my Cyprus, my Κύπρος, my Kıbrıs

Kimsin sen?

”Peki, sen kendini daha çok Kıbrıslı Rumlarla mı özdeşleştiriyorsun?” Bodamya’da yapılan bir röportaj dizisi sırasında benimle yapılan söyleşide karşılaştığım en zor soru buydu. 

Son derece şaşırdığımı ama kayıt yapıldığından hızlı düşünmek zorunda olduğumu söylememe gerek bile yok sanırım. Tam olarak ne dediğimi hatırlamıyorum, ama bu sadece bir başlangıçtı. Zira daha sonra bu soruyu kendi kendime defalarca sordum.

Kendimi daha fazla kiminle özdeşleştiriyordum? Bütün hayatım boyunca onlarla yaşayıp dilini konuştuğum ve geleneklerini öğrenip paylaştığım bir toplumla mı yoksa büyük çoğunluğunu tanımadığım ve dilini hala daha iyi konuşamadığım bir toplumla mı?

Kuşkusuz ki, dil bunda ciddi bir rol oynuyor. Bir defasında bir yakınım beni sinirlendiren bir soru sordu: ”Dili konuşamıyorsan eğer, nasıl Kıbrıslı Türk olabilirsin?” Sanırım, söylemeye çalıştığı şey dilini konuşamadığım bir ulusal kimliği nasıl sahiplenebileceğimdi.

Dil şimdi olduğu gibi hayatıma yeniden girmeden önce dahi duygusal olarak her zaman Kıbrıslı Türk hissetmişimdir. En azından Bodamyalı Kıbrıslı Türk hissetmişimdir.

Belki de en nihayetinde önemli olan kendimi kiminle özdeşleştirdiğim değil kiminle daha rahat hissettiğimdir. Zira Kıbrıslı Kıbrıslıdır. Çünkü iki toplum arasındaki tek fark dildir. Dürüst olmak gerekirse, ‘’kendimi kiminle daha rahat hissettiğim’’ sorusu, beni ‘’hangi toplum beni daha fazla kabul ediyor’’ sorusuna çıkarıyor.

 

Bir Cevap Yazın